Okurgezer ve arkadaşları Sicilya'ya kışın gittiler çünkü, sonbaharda gidip
Etna'nın yürüyüş yollarında yürümek, gidilemeyen güzel kentlerini de gezmek
için tekrar gitmek istenir.
Bu volkanik topraklar çok bereketli oluyormuş, bitki örtüsü çeşitliliği gözlemi
için yürüyüş rotaları vardı gezi öncesi ders çalışmalarda öğrendiğim. Otobüsle
çıktık, yürümedik ve ılıman iklimlerinde belki yerlilerinin de çok
göremedikleri Karlı Etna yı gördük biz de. Bu da güzelmiş. Vezüv
Yanardağı için söylenilen, burada yetiştirilen üzümlerden yapılan şaraba , Lacrima Cristi Îsâ nın Gözyaşları denilir tanımlaması Etna bölge şarapları için
de söyleniyor olabilir.
Palermo' nun 1860 doğum tarihli lokanta-kahvesi Spinnato yu pek beğendik. Koyu
renkli ahşap duvarlı, vitraylı, tablolu, kitaplıklı idi, ev gibi bir antik
kahve. Çok sevdiğimiz canoli lerden yedik. Kanal tatlıları bizim gibi
tatlıseverlere gerçekten şölen, dışı çıtır silindirin içi keçi peynirli
krema ile doldurulmuş gibi tanımlanabilirler de belki ama tanımı boşverip
tatmak en iyisi. Opera Binası'nda yılbaşı için düzenlenmiş çeşitli
sergilerde yiyecek ürünler, el sanatları ürünleri sunulmakta idi, güzel
peynirlerinden aldık, karabiberli, Antep fıstıklı peynirler aldık ki daha
iyileri de okurların ağızlarına layık.
Balıkçı Kasabası Cefalu gerçekten de gezi öncesi okunanlar gibi mis gibi sabun
kokuyordu, evlerde çamaşırlar yıkanmış, asılmıştı, demek ki balık kokar
alınganlığı ile bu kasaba devamlı çamaşır yıkayarak bu imajı devam ettiriyordu.
Romano- Grek antik tiyatrosuna tepelere tırmanarak ulaştığımız Taormina çok
güzeldi. Messina , Başı Dumanlı Etna ve antik tiyatro muhteşem bir resim
oluşturuyordu. Döndükten aylar sonra seyahat fotoğraflarında gördüğümüz resmin
aynısını naçizane de çekmiş idik, ancak bulabilseydik.
Kral Dağı anlamına gelen Monreale katedrali gördüğümüz en güzel mabedlerden
biri, altın ve ahşap işçiliği başarılı ve çokça altın kullanılmış olmasına
karşın rahatsız edici değil.
Devam edebilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder